31 Aralık 2011 Cumartesi

Mutlu Seneler

Hepinize iyi, sağlıklı seneeler :)

Sevdiklerinizle, sizi gerçekten sevenlerle sağlık, mutluluk, bol para, gezi dolu sene, seneler sizi bekliyordur inşallah :)

30 Aralık 2011 Cuma

Fikire ihtiyacım var


Şöyle kısaca konumdan bahsedeyim .
Benim saçlarım iyice sertleşmeye hatta haddinden fazla da dökülmeye başladı ve bu durumdan hiç hoşnut değilim .

Saç bakımı adına özellikle yumuşaklaştırıp kolay açılmasını sağlacak cici önerilerinizi bekliyorum .

Dip ..
Saçlarım düz ve çok kalın telli olmasa da ince de değildir .

29 Aralık 2011 Perşembe

Filmkolik :Juliet'e Mektuplar (Letters to Juliet)

Geldik yine film köşemize .
Kış ayı, sıcacık içeçeceğe eşlik edecek güzel bir film hayatı daha çekilir kılıyor .
Geçenlerde izlediğim bu filmi de izleyecekleriniz arasına alın .

Türü :Dram, romantik, komedi .
Yönetmen :Gary Winick

Amanda Seyfried :Sophie
Gael Bernal :Victor
Christoper Egan :Charlie
Vanessa Redgrave :Clarie
Franco Nero :Lorenzo Bartollini

Oyuncular ana hatlarıyla bunlar .



Konuyu şöyle özetleyecek olursam Amerikalı bir kız olan Sophie tatil için İtalya'ya gidiyor ve İtalya'da garip bir durumla karşılaşıyor .Bir duvara kalbi kırık, incinmiş, yıpranmış, sorunları olan kadınlar notlar, mektuplar yazıp, yapıştırıyorlar ve cevap alıyorlar !Tabiki mektuplar Juliet'e .Kendilerine ''Juliet'' ismini vermiş bir grup kadın, duvara yazıp cevap bekleyen tüm kadınların sorunlarına çözüm üretmeye çalışıyorlar .Bu olayı merak eden Sophie onlara katılıyor ve uzun yıllar önce yazılmış bir mektup bulduğu andan itibaren hayatı değişiyor, hem de tamamen .Nasılını gelin de siz izleyip karar verin ..


Kişisel Notum ..

Film o kadar aşk kokuyor ki siz bile şaşıracaksınız .Tam tabiri yerindeyse ''kız filmi'' .Her karesi, her anı aşk ve bence Sophie karakterini oynayan oyuncu o kadar iyi seçilmiş ki çünkü Amanda'nın suratı o kadar romantik, o kadar berrak bir güzellik .
Öyle anlar geliyor ki gözleriniz doluyor ve gülümsüyorsunuz eminim hepiniz ''aşk var ve bu filmde gösterilen kesinlikle gerçek bir aşk'' diyeceksiniz .
Sonu istediğim gibi bitmeyecek diye öldüm öldüm dirildim hatta sonlara doğru, ''hayır hayır böyle bitmeez'' diye bağırınıp duruyordum kendi kendime .
Yine de istediğim gibi bitti denilemez de en çok istediğimi gerçekleştirmiş oldukları için senaristlere minnettarım .

Aşk filmi mi istiyorsunuz ?Gözyaşlarınız akarken yinede gülümsemek mi istiyorsunuz ?Sıkılmadan zaman geçirmek mi istiyorsunuz ?Eğlenmek mi istiyorsunuz ?

Bu filme zaman ayırın :)


Buyurun ufak bir bilgi için bu daha yararlı olacaktır :)

Hediyeler

Yağmurun Modası: 300. İzleyici Hediye Çekilişimm :) başlığı altında çok güzel hediyeler bulabilirsiniz .

DipNot: Bu gece 24.00 da son :)

Minyatür bir oda isterseniz de Buraya

26 Aralık 2011 Pazartesi

Dizi Günlüğü: The Vampire Diaries

Hep film hep film .
Birazda dizilerden bahsetsem dedim .
Pek bilinmedik bir dizi değil aslında The Vampire Diaries .
Benim gibi Twilight sever olarak diğer vampirli şeylere sırtınızı döndüyseniz başlamak istememiş olabilirsiniz .
Haklıydım da aslında o kadar popüler oldu ki vampirli kitaplar .Bir çoğuda o kadar kötü yazılma o kadar uydurma kitaplar ki nasıl basıldığına bile akıl sır erdiremiyorum .
Tabi dizi diye bahsettiğim L.J Smith'in Vampir Günlükleri adlı kitabından uyarlama zaten .


Böyle kadroyu azıcıkta olsa özetlemiş olabilirim .
Sağ baştan;
Nina Dobrev -Elena Gilbert karakteri (Asıl kız)
Paul Wesley -Stefan Salvatore (Asıl çocuk)
Steven McQueen -Jeremy Gilbert
Kat Graham -Bonnie Bennett
Ian Somerhalder -Damon Salvatore (Diğer asıl çocuk)
Candice Accola -Caroline Forbes

Bir lise öğrencisiyle iki vampir kardeşin arasındaki aşk hikayesi diye kısaca özetlenebilir dizinin ana konusu .Daha fazla bilgi verirsem hepsini anlatmak zorunda kalabilirim çünkü .Bazı diziler gibi bağımsız bölümlerin aksine birbirine bağlı bölümlerden oluşuyor .

Bir yanda iyilik sever, kendini dizginlemiş, yakışıklı Stefan .
Diğer yanda seksi, cazip, kendine çeken, kardeşinden intikam almaya yemin etmiş Damon .
Geçmişte yaptığı hatanın bedelini ödetmek için tüm duygularını kapatmış intikam dolu bir kardeşten daha fazla kötü ne olabilir ?Hele de bu kardeş vampirse .
Bir kez daha Elena aşkıyla karşı karşıya gelecek olan bu iki kardeşin çekişmesi, Elena'nın gerçekte kim olduğunu öğrenme çabaları vs vs ..

Dram, Fantastik, romantik türde bir dizi .

Sizi şaşırtıcak, eğlenicek, 40 küsür dakikanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınıza eminim .
Aslında erkek arkadaşım sayesinde izlemeye başladığım bu dizi bağımlılık yarattı bünyemde ve kitabına da başlamaya karar verdim .

DipNOT: 3. sezon 9. bölüme kadar geldi şimdilik tatilde 6 ocakta yeni bölümü çıkacak .


DipNOT: Damon Salvotere 4ever !!


Spoiler ....
Damon'ın, Elena'ya olan aşkı çok güzel değil mi ?Gece yatarken görünmeden saçlarını okşaması, ona her şeyi itiraf edip, hafızasını silecek kadar değer vermesi .En güzeli de aşkını kendine itiraf etsede yaramaz tavrından, umursamazlığından gram ödün vermemesi
diziyi çekilir hale getiriyor .

22 Aralık 2011 Perşembe

Blog Hediyeleri

Yılbaşı diye blog sahipleri hediyelerden hediyelere koşturuyorlar bizi

İşte onlardan bazıları

Parfümünüz olsun istiyorsanız tık tık

Bath & Body Works'ten "Dark Kiss Noir Desir" koleksiyonu istiyorsanız Dık dık

Bu bol bol hediyeler için Makeupparfume

18 Aralık 2011 Pazar

En Cici'm

Bu aralar vücuduma özellikle ilgi göstermeye başladım kış geldi ve çatlayan dudak, el, katılaşmış, pütür pütür bir ten hiç hoşuma gitmiyor .
Bir de ayaklar var tabi .
Bence bir kadın için en önemli yerlerin başında geliyor ayakları .
Yumuşacık, topukları sertleşmemiş bir ayak hepimizin tercihi olsa gerek .
Bende bu aralar bununla uğraşıyorum .
Bunu bilen annem ben eve geldiğimde bana bu cici kremi aldığını gördüm



Watsons cicimi görünce havalara uçtum tabi .
Nane kokulu olduğunu gördüğümde biraz geri çekildim .Çünkü ayak olunca mesele çok fazla kokulu şeyleri sevmiyorum hele de meyve kokulu falan asla kullanmıyorum .
Açtığımda yoğun bir koku gelmiyor ve papatya özleriyle nane kokusu hafifletilmiş .
O kadar da fena değil yani .
Demin deneme fırsatım oldu ve bir kelimeyle anlatıcaksam o da; MÜKEMMEL !!
Ne öyle ağır bir koku var ne de yapış yapış bir kremsi yapı hatta biraz katı bile diyebilirim .
Yıkadıktan sonra uyguladığınız masajla ayağınızdaki ferahlama hissi ve o fresh kokusu sizi kendine çekecek en az dört kere dokundum ayağıma hatta .
Anında yumuşacık yapması da artı cabası .

Fiyatını bilmiyorum da çok pahalı değil bunu garanti ediyorum .Bundan sonra devamlı kullanacağım ürünlerin arasına eklenmiş bulunmakta .

Şahane Hatalar

Yağmur, soğuk, buz gibi havalar ayları geldiğine göre en keyifli kahve-kitap ikilemesini battaniye altındayken gerçekleştirme günleri de kesinlikle geldi demektir .
Sizi bilmiyorum ama sallanan koltuk- battaniye- kahve- kitap dörtlemesi bana dünyanın en muhteşem kelimeleriymiş gibi büyüleyiveriyor .
Bu aralar gerilim, aksiyon, polisiye roman kaldıracak havamda değilim biraz eğlenip kendimi o romanın içinde hissedeceğim bir kitaba ihtiyacım vardı .

Tam bu anlarda karşıma çıkan
Yazar :Heather McElmatton

Başlayayım bahsetmeye;

Kahramanı siz olan bir kitap okumaya ne dersiniz ??
Tabiki evet değil mi ?
O zaman bu kitabı elinize almanız gerekecek .
Çünkü bu kitabın kahramanı sizsiniz !!
Hani bazen eskiden dergilerde küçük testler olurdu verdiğiniz cevaplara göre soruları atlayıp farklı farklı sorulara giderdiniz ve bir cevaba ulaşırdınız .
Burda da bunun kitaba dönüşmüş hali var .
İlk duyduğumda o kadar cezbetti ki bu durum almadan edemedim .

Kahramanımıza yani size anneannenizin ölümünden kalan miras parasıyla yeni liseyi bitirdiğiniz için üniversiteye mi gitmeniz gerektiği yoksa o parayla dünya turuna çıkmanız mı gerektiği sorusuna cevap vererek kitaba başlıyorsunuz .E maceranız da başlıyor :)
Sahi sadece bir tanesine yetebilecek kadar paranız var .Üniversite mi ?Yoksa dünya turu mu ?
Haydi, hikayenizi yaşamaya başlayın .

Benden not :Geriye dönmemeye çalışın, verdiğiniz kararın arkasında olun tıpkı gerçek hayat gibi yalnız bitirdikten sonra geri dönüp diğer şansları değerlendirmek isteyeceğinize ben garanti edebilirim .

Eğlencenin tadını çıkarın :)

Bir Çekilişte Bendenn !!

Uzun zamandır çekilişle ilgili bir sürü blog yazısı okudum en azından şans adına bir tanesine de katıldım .Bakalım hayırlısı .

Bir tanede kendim düzenliyim istedim hem geri dönmemin adına olsun hemde 96 kişi benim hiç kullanmadığım ürünlerden faydalansın istedim bende köşede eriyip gideceğine .

Aslında her telden bir blog yazarı olunca hediyelerimde her telden oldu :)
Buna olan ilgi ve istekler doğrultusunda arada sırada böyle küçük süprizler yapmaya devam edebilirim :)

Gelelim hediyelerimizee
Toplama vurursak ortaya bu görüntü çıkıyor :)

Tabiki benim gibi kitapsever biri kitap hediyesi de koymasaydı, olmazdı .

Mario Levi -Bir Şehre Gidememek
Pegasus Sırrı -Gregg Loomis
Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine -Cezmi Ersöz (Şiir)
Beni Asıl Hayat Aldattı -Cezmi Ersöz

(Ben seveceğinize inanıyorum :) )

Claire's -Secret Garden Body Sprey
Dove -Yoğun Gece Saç Bakım Kremi
Watsons -Çilek ve kivili duş jeli

Hiçbirini kullanmadığımı belirtmiştim .
Özellikle çatlama özelliği bulunan ojeleri gerçekten sevemedim
Biri Golden Rose (beyaz renkli) diğeri flormar (hardal sarısı) iki çatlama oje .
Claire's den biri mat mavi ve açık yeşil iki oje .
Golden Rose Turuncu ve sarı iki oje .
Pastel ve 3 adette Flormar olmak üzere toplamda 10 oje .

Hobby -Hindistan Cevizi özlü yoğun el bakım kremi (ağır değil çok fazla kokulu olan şeyleri sevmiyorum hafif bir havası var .
Dax -El, tırnak, deri yoğun bakımı (tırnak diplerinize sürüp masaj yaparsanız oje öncesi kesinlikle ferahlatıyor uzun süredir kendim için kullanırım) Yalnız az kullanılması gerek fazla yağlı cıvık cıvık yapabiliyor .
Gratis'e özel makyaj aplikatörü -Dudak ve göz makyajınız için dağıtıcı özelliği var benim gibi en az yer kaplayan bi şeyler istiyorsanız bunlar ideal .

Bir de o kadar kitap hediyesi varken ayracı olmazsa olmazdı :)


Gelelim şartlaraa

En zorunlu özellik blogumun izleyicisi olmanız ve blogunuzda duyurmanız .

Onun dışında Twitter'da paylaşırsanız +1 katılım hakkı
Facebook'ta duyurursanız +1 hakkı elde ediyorsunuz .

Tabi bunları görebilmem için linkleri de yoruma eklerseniz sevinirim :)
Kazanırsanız iletişime geçmek için mail adreslerinizi ve isminizi eklerseniz her şey daha kolay ilerler :)


Çekiliş 16 Ocak günü biticek olup akşamına yine burda duyuracağım :)

DipNot: Kargo ücreti de bana ait :)

DİPNOT2 :Güzel bir kutu içerisinde göndereceğim bu ürünlere ek olarak süpriz bir kaç hediye daha olacak içinde (süprizler güzeldir)

Keyifli Günlerrr :)

16 Aralık 2011 Cuma

Çekiliiiş çekilişş


Bu sefer bambaşka bir şey için buradayım sevgili Welcome to my purple world blogunun sahibi çekiliş düzenliyormuş .Bence bir bakmalısınız .Hem güzel postlar bulacaksınız hem de arada sırada böyle güzel süprizler de sizi bekliyor .

Benden söylemesii :)

14 Aralık 2011 Çarşamba

Saatler

Saat sevmeyeniniz yoktur herhalde .Özellikle oda dekore edecekseniz bir saat bütün havayı değiştirebiliyor gerçekten .Bende bu ara odamda küçük değişiklikler yapmaya karar verdim en güzeli de saatler ve biblolar, küçük aksesuarlar .Biraz saat modellerine bakıyordum da hoşuma gidenleri sizinle de paylaşayım dedim .

 



















9 Aralık 2011 Cuma

Küçük gerçekler .

Ağlıyordu kadın ..
Nicedir ağlamadığı kadar çok .

Son zamanlarda hep ağlardı da bu farklıydı ..

İçini parçalayacak güçte kasılan kaslarını, gözyaşlarının kapattığı gözlerini, yanında dökülen kahvesinin en sevdiği tişörtünü kirlettiğini umursamadan ağlıyordu .

Aklındaki düşünceler birer birer kayboldu .
Adamın ona söylediği her kelime, ona kendini ''iğrenç'' bir insan gibi hissettiren cümleler, ettiği küfürler ..Hepsi birer birer silinmeye başladı .İstediğiyde buydu aslında; acıdan hissizleşinceye kadar, kendine en fazla hasarı verene kadar ağlamak .Hem peşini bırakmayan panik atağı yüzünden ağlamayı istese de kesemezdi, beceremiyordu .

Biraz güzel şeyler düşünmeye çalıştı, adamı güldürdüğü günleri, ''seni seviyorum'' diyişlerini, güzel, kendine has olan yüzünü ..Ahh bu acı vermişti, düşünmeyi kesti
Biraz daha ağladıktan sonra gözyaşlarını silip, ilaçlarına uzandı .Aklını bulandırmasa bile sakinleşmeye ihtiyacı vardı .Tüm ihtiyacı biraz uyumaktı ama söz vermişti onu ağlatan, aşık olduğu adama ''beynimi bulandıracak ilaçlar yok'' demişti .Oysa ne kadar ihtiyacı vardı onlara .Baş edemediği sorunlarını unutup, uyumaya ..
Sessizce en sevdiği tişörtü yerden kaldırıp, kirli sepetine doğru ilerlerken annesini gördü .Ağladığını belli etmeden başını yere eğip, en sevdiği şarkıyı mırıldandı seslice .Bu onun mutlu olduğunu göstermesinin en kolay yoluydu .
Kadının annesi her şeyden habersiz kızının mutlu olduğunu düşünerek yerine çoktan dönmüştü bile .Kadın da odasına dönüp, yaşadıklarına katlanmaya çalışıyordu .

Sahiden ne güzel rol yapabildiğini düşündü .Arkadaşları ve ailesi onun gerçekten mutlu olduğunu düşünüp, onu rahat bırakacak kadar inanmışlardı, oysa kadın sadece rolünü iyi ezberlemiş, usta bir tiyatrocudan farksız oyununu oynuyordu .
Düşündü kadın ..Kendine bile yapmıyor muydu ki bunu ? ''Ben iyiyim, hayat güzel ve o yanımda'' diyerek kandırmamış mıydı kendini ?Sorunlarını, görmezden geldiklerini erteleyerek bu güne gelmemiş miydi ?
Aşık olduğu adama büyük bir hata yaptığının farkındaydı da geri döndüğünde onu affeden adamın, eskisi olmadığını anlamak uzun sürmedi kadın için .Adam da demişti zaten kadına güvenmeyeceğini, zamana ihtiyacı olduğunu ..
Koşulsuz kabul etti kadın, üzgündü acı çekiyordu en çokta onu üzdüğünü bilmek acı çektiriyordu kendi acılarını görmezden gelip adama vermek istedi kendini .
Zaman geçtikçe en çok yumuşak, sevgi dolu kalbini sevdiği adamın taşlaştığını, kadını incitmekten çekinmeyip göz göre göre buna devam ettiğini anladı .Konuşmaya çalıştığında suçlandığını gördü .Sustu kadın, ''geçicek'' dedi, ''beni hâlâ seviyor sadece kırgın, incinmiş'' ..
Zaman geçti, adam daha fazla sertleşmeye, kadını içten içe yakmaya devam etti .Kadının tek fark ettiği bir hiçe doğru sürüklendiğiydi ama olsun deniyecekti, aşık olduğu adamı geri kazanmayı .
Geri kazanamadığı gibi onu daha çok kaybetti, kendi ruhunu yıprattığını gözardı ederek kalbini tekrar geri kazanmaya çalıştığı adam, onun ruhunu öldürmüştü .
Bazen neye ağladığını bile bilmiyordu kadın .Yalnız bir insan, bir dizi, bir köpek yavrusu, ona iyi davranan biri bile dolduruyordu gözlerini .
Kimseye gözyaşlarını göstermedi kadın, yalnız ağladı hep gerçekten güvenmiş ve aşkı için sevdiği adam karşısında ağladını saymazsa tabi .
Sahi gözyaşlarını görmüştü, ''ne hissetti acaba ?'' diye geçirdi içinden .''Acı, sevdiği kadının ağladığı için üzüntü veya intikam hissiyle mutlu olan bir yüz .''
Sevdiği adamın gözyaşlarına dayanamadığını biliyordu, o kadar taşlaşmamış olması onu ağlatmaması anlamına gelmiyordu .İyi değildi kadın, ağlıyordu, her gece ağlıyordu .Çaresinin de ağlama sebebinin de aynı şey olduğunu bilip içinde bulunduğu çıkmaza ağlıyordu kadın .En çokta adamın koklayamadığı teninin kokusunu düşünüp ağlıyordu .
Durdu, ''acaba nasıl kokuyordur ?'' diye düşünmekten alamadı kendini .Yeni doğmuş bir bebeğinki gibi huzur verici, sanki yıllar sonra eski evine dönmüş bir insanın o evden aldığı tanıdık, güven verici bir koku olduğuna emindi de kestiremiyordu .
Aslında en çok üzüldüğüne adamın inanmamasına üzülüyordu kadın .Tüm çevresi kadının eriyip, daha sessiz biri olup çıktığı konusunda hemfikirdi üstelik gittiği psikyatrlar çabasıydı .Kaç psikyatr gezmişti, sayısını hatırlamıyordu .
Tekrar ağladığını farketti .Bunları yazarken de ağlıyordu kadın ..Sessizce yerinden kalkıp adam için belki bir gün ona söylemeyi hayal ettiği şarkının sözlerini mırıldandı .. '' ..I'm everything i am because you loved me ..''

Sustu kadın, bir gün ona gerçekten kavuşma hayaliyle sustu ..

22 Ekim 2011 Cumartesi

Öneri

Selam kuzucuklar;

Direkt konuya gireceğim, twitter'ı olanınız var mı ?Eminim çoğunuz ''evet'' diyeceksiniz .Peki kitap okumayı seviyor musunuz ?Ben buna da ''evet'' diyeceğinize eminim .Peki ''dizüstü edebiyat'' serisinden haberi olanınız var mı ?Belki çoğunuz evet diyebilir ama kısaca bilmeyenler için söylersem twitter'da ''fenomen'' başlığı altında yakıştırdığımız insanların yazdıkları kitap ve onların bir arada bulunduğu ''dizüstü edebiyat'' serisi .
Kitap okumayı seven biri olarak ayda 3 kitap bitirmeye çalışıyorum (bu ara derslerim araya girdiğinden okuduğum kitaplar felsefe kitapları olsa da okuyorum)
Aramızda kalsın ''dizüstü edebiyat'' serisi kitaplarını hiç okumadım .
Taaa ki son kitap yayınlanan (8. kitap) ve yayınlanan kitabı görene kadar ..

Kitabın adı ''Bir Apaçi Masalı'' ..
Yazarımız : http://twitter.com/#!/angutyus
Kitabın ismine ve kapağına aldırmayın .Günümüzde beklediğiniz, gördüğünüz, yakıştırdığınız ''apaçi'' kavramının bir görüntüsü değil .Gerçek bir hayat, yaşam, zorluklar, mutluluklar, karşı gelme, kabullenme, başkaldırış, gözyaşı, üzüntü, sevgi, kıkırdamalar hepsi var .Kısacası tam anlamıyla ''yaşanmış'' bir hayat geliyor karşımıza .Her satır, her cümle, her sayfa, her anı gerçek .

Ders alacaksınız, kendinizi bulacaksınız, düşünecek ve bazı sorularınıza cevap bulmaya çalışacaksınız .
Tavsiyemdir okumadan geçmeyin ve ömür boyu saklayın bu hikayeyi .
Gerçekler acı acı çarpıyor .Seviniyor, üzülüyor birlikte yaşıyorsunuz .

Alınız, aldırtınız diyorum .
Dipnot: Pişman olmayacaksınız .

15 Eylül 2011 Perşembe

GERİ DÖNÜŞ

Merhabalaaar;


Büyük büyük yazdım ''GERİ DÖNÜŞ'' diye uzun zamandır yazmıyorum nedenlerim elbette vardı ''okula başlamaak'' gibi sınava çalışmıştım .
Üniversite sınavı hani ''seçmece karpuz'' misali öğrenci seçip yerleştirmeye çalışıldığı üstelik becerilemediği sınav .
Derdim o ki kazandım sınavı .Kırklareli Üniversitesi-Felsefe bölümü öğrencisiyim artık .(İstiyor musun diye sorup durmayın 5.tercihimdi bundan önceki 4 tercihte felsefeydi.) Beni farklı bir şehirde üstelik yurt hayatında beni neler bekliyor bilmiyorum .Yaşayıp göreceğiz sizinle de paylaşacağım üstelik .


Sınava çalışmak dışında bir şey yapmadım diyebilirim ama bundan sonra izlediğim filmlerle,abuk subuk konularla aranızda olacağım .


Sizi seviyorum kuzucuklar .

24 Mayıs 2011 Salı

Buralar benimdi bir zamanlar: Hepsi Meleğim için

Buralar benimdi bir zamanlar: Hepsi Meleğim için: "Yine ben ..Aslında bu sefer ne yazacağıma dair bir fikrim yok .Sadece yazmak istedim belki paylaşmak, kendi kendime konuşmak bile işe yarar ..."

22 Mayıs 2011 Pazar

Sokak Şairi

Taksim- İstiklal Caddesi'nde fal baktırma niyetiyle (ki bunu hep yaparım) aşağıya doğru iniyordum .Sonrasında da hayatımın varlığıyla sinemaya gitmek gibi niyetimiz var .Her neyse bunlardan size ne?

Neyse efendim öyle iniyorum aşağıya doğru her şey bildiğimiz gibi .Mağazalar, cafeler ve her çeşitten insan ..Öyle boş boş etrafıma bakınırken kibar bir ses geliyor yanımdan ''Şiir sever misiniz?'' .Ben ki yazıları, şiirleri, romanları, denemeleri çok severim ama dönüp bakmak gibi bir düşüncede bulunmadım ama şiiri çok severim aslında diye de sesli düşünmüşüm meğerse farkında olmadan o an .Ve aynı ses ''Şiir sevdiğinizi duydum sanki?'' diyor .Artık konuşmam gerektiğini düşünüyorum ve ''evet'' diyorum .Demiş olmama seviniyorum şimdi ..

Öğreniyorum ki ''Sokak Şairi'' diye anılıyormuş, Yücel Yarımbatman ..Maliye okumasına rağmen şiir tutkusu sayesinde kendi kitaplarını çıkarmış ve sokakta bir çantasıyla, elinde kitaplarıyla şiirlerini tanıtıyor onu dinlemesini bilene .O kadar kibar o kadar konuşmasını bilen bir insan ki sizi konuşmasıyla bile etkileyebilir .2 kitabını da aldım .Biri ''Bir Kadın Bir Sokak Bir Kent'' diğeri de ''Sustukça'' ..

Kendi adıma diyorum ki bayıldım şiirlerine, şiirlerin içindeki o yaşanmışlıklara, gerçeklere bir o kadar da hayale uzanan sözlere, içinde herkesin bir parça kendini hissedeceği sayfalara ..

''Sustukça'' kitabının sonunda yazdığı Aşk adına yazılmamış her şiirin mürekkebi dağılır sözü içinse; Shakespeare'e kafa tuttutğum sözlerden biri ama İngilizlerin haberi yok, diyerek gülümsetiyor .

Yolunuz düşerse ve ''Sokak Şairi''ne rastlarsanız, bir parça keyiflenmek için gidin yanına .Emin olun vaktiniz boşa geçmeyecek .

''Aşkın dili olmaz sevgili dilsiz aşklar içine atar acıları..''


''Ne zaman ellerimi bir üşeme alsa ellerim gelir aklıma ellerin tenimin baharıdır unutma''

Sokak Şairi ..

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Ben Bu Yazıyı Kendim İçin Yazdım

Yazacağımın başlıkla yine uzaktan yakından bir alakası yok .Belki vardır bilemiyorum .Okuduğunuzda buna siz karar vereceksiniz.
-Artık başla da ne olduğunu anlayalım ona göre bir şeyler deriz- diyorsunuz değil mi içinizden ?Haklısınız bence de.

Bana çok ilginç gelen bir kavramdan bahsedeceğim size .Baba ..
Sizce nedir bu ''baba'' ?Nasıl bir şey ?Yenilir mi ?İçilir mi ?Süs gibi bir şey mi ki ?Sanırım hiçbiri değil di mi ?Bilemiyorum ben nasıl bir şey.
Hayal meyal gözümün önünde canlanan şeyler dışında .

Kimse bu dünyaya kendi isteğiyle gelmiyor, ailesini seçemiyor .İşte bu yüzden bazı insanlar doğuştan şanslı veya şanssız olabiliyorlar .Bizi bu dünyaya getiren bir kadın ve bir erkek .
Anne ve baba diyoruz bunlara .Onlar istiyorlar ve biz oluyoruz onlardan bir parça olarak .İstiyorlar istemesine de becerebiliyorlar mı peki ?Sadece seviyorum demek yetiyor mu ebeveyn olmaya ?Tabiki hayır değil mi ?

Anne-baba olmak her şeyi göze almak demek oluyor .Size muhtaç olan birisine, kendi parçanız olan birisine, evladım dediğiniz birisine gözünüz gibi bakmanız demek oluyor .
Evet dedim ya bazıları doğuştan şanslı oluyorlar.Onları büyük bir heyecanla bekleyen bir kadın ve bir erkek, aralarına bir bebek alarak anne ve baba oluyorlar .Hakkını vere vere ama .Gerçekten çok severek ve sevgilerini göstererek .

Bazılarıysa benim gibi oluyor galiba ..
8 mayıs günü doğduğumda kim beni nasıl bekliyordu bilmiyorum .Mutlulardı belki de .En azından neşe getirecektim evlerine .Belli bir süre öyle oldu aslında ya da ben öyle sandım çocuk aklımla ..
Annemden çok babamı severek büyüdüm .Bana oyuncaklar alırdı hatta beni o yıkar, o altımı değiştirirmiş .Pek göremezdim onu sabah uyurken işe gider, akşam uyuduktan sonra eve dönerdi .Çok çalıştığını düşünürdüm çünkü neredeyse iki haftada bir alışverişe götürürdü bizi .Her istediğimi alırdım ama az görürdüm işte .Bir haftasonları öğlene kadar uyuduğu için uyurken görürdüm bir de uyandığı an giyinip evden çıktığı zaman .Allah'ı var hiç bana bir şey yapmazdı .Zaten ne yapacaktı ki kafamı okşar geçerdi .Öyle de değildi işte ayakkabılarımı bir gece önceden boyadığını özenle kenara koyduğu günleri de bilirdim .Geç gelirdi ama olsun çok çalışıyordu yani öyle sanıyordum .8 yaşındayken gelip bana ayrı evlerde kalacağımızı söylediler bana .Ben ve annem, anneannemlerde; babam başka bir evde kalacaktı .Anlamadım ilk başta .Oyun gibi geldi .Ne yani ?Biz bir aile olamayacak mıydık ?Babam olmayacak mıydı ?E öyle aile olmazdı ki ..Herkesin bir babası vardı .
Annem, babamla görüşeceğimi ama aynı evde kalamayacağımızı anlattı bana .Anlamadım tabi .Ben alışık değildim ki anneanne, dede baskısına ..Annemin sürekli ağlamasına .Kitap okumayı çok severdim .Ta o zamandan gelen alışkanlık işte .İstediğim bir kitabı paramız yetmediği için alamayacağını söyleyen annem, bana bir çok şeyi o zaman kafama dank ettirmişti sanırım .Ne o her hafta alışverişe çıkan aile olabilecektik ne de kendimizi toparlayabilecektik sanıyordum .

Hatırlamıyorum ben çok sorun çıkarmışım babasız olduğum için .Benim yüzümden bir kez daha barışmış annem .Annemi suçlamışım çünkü babamı bıraktın diyerek ..Öyle öyle sevgisiz, mutsuz ve kavga dolu bir ortamda lise 1'e kadar geldim işte .Lise 1'de ayrılmak istediklerini söylediler tekrar .Bu sefer karar onlarındı .Büyümüştüm ve yapacak bir şeyim yoktu .

Eee ne var bunda değil mi ?İlk anne babası ayrılan çocuk ben miydim sanki ?Annem de benim babam da .İstediğim zaman görüşürüm di mi ?
Benim hikayem biraz daha farklıydı işte ..Siz hiç lisede alan seçerken ''fen bölümünü seç yoksa seni evlatlıktan reddederim, konuşmam'' diyen bir babaya sahip oldunuz mu ?
Siz hiç ayrılıkların asıl sebebinin içki, kumar, başka kadın olduğunu öğrendiğinizde hiçbir şey diyemeden yaşadınız mı ?
Peki hiç ömründe bir kere karnesinde zayıf getirdi diye '' ne biçim kızsın sen, hiçbir halt olmaz senden anca gez başka bir halt olduğu yok senden'' diyen bir babaya sahip oldunuz mu ? ve bütün bunları söylerken sizden uzakta yaşayıp, sizinle bir kere bile konuşmadığını düşünün ..Yani yaşadığınız olaylardan hiç haberi olmayan bir baba ..Onun yüzünden eve haciz geldiğini bile bilmeyen bir baba .
Bir de ağlayıp duran, psikolojik sorunları olan bir anne ekleyin .15-16-17 yaşlarımı böyle geçirdim ben .
Çocukluğumda aklımda kalanlar mı ?Çok bir şey değil ..Kavga, gürültü, o bu şu ..

Hâl böyle giderken siz hiç en yakınım dediğiniz arkadaşlarınızdan ''sen sorunlusun her şey beklenir senden'' kelimelerini duyup öylece ortada kaldınız mı ?

Ben yaşadım bunları ve buraya yazamayacak kadar bir çok şeyi .
Dedim ya başlıkta da bunları sadece kendim için yazdım, ve sana yazdım baba ..Şimdi konuşmaya çalıştığın, özür dilediğin, yıllarca sadece kötü söz söyleyip canını yaktığın kızın var ya hani .O artık 20 yaşında .
Şimdi zor da olsa arasını düzgün tutmaya çalıştığı bir annesi ve idarelerle yaşadığı bir hayatı var .Bu yaşına kadar bir çok şeyi tattı .İlk kalp kırıklıkları, ilk gözyaşları, ihanet, ikiyüzlülük ..Hepsiyle tanıştı ve hepsini ilk yaşatan sendin .Sonra gerisi geldi ..''Neden konuşmuyorsun benle ?Ben seni çok seviyorum'' diyorsun ya hani ..Ben seni yanımda isterken sen gittin .Şimdi sen istiyorsun ama ben daha dönmem .

Ben bu ülkede genç bir kadınla, onun genç kızının yaşabileceği tüm zorlukların neler olduğunu biliyorum .Arkamızdan konuşulanların, her yerde kabul görmeyişimizin, garip gözlerin bakışlarını biliyorum ve hâlâ yaşıyorum .

Son olarak ..Bu senin için akıttığım son gözyaşları .Ne bundan sonra her gece yattığımda aklıma geldiğinde ağlarım ne de aklıma getiririm seni .
Kendim için yazdım, kendim okudum, kendim ağladım .Bu son .

Günü geldiğinde kızın, senin bıraktığın enkazın altından çıkmış olacak ve bu da o günün ilk başlangıcı ..

Mim- Mim- Mim

Uzun zamandır giremiyordum bloguma çok özlemişim ve gelir gelmez mimlenmiş olduğumu gördüm. Derinlik Sadeliktir blogunun sahibi sevgili deep mimlemiş beni.

Mim Konusu: Eğer bir zaman tüneli olsaydı -geçmişten ya da gelecekten- hangi zamana gitmeyi, kimi, hangi olayı görmek isterdiniz?
 
Ayy çok cici bir mim.
Şu sıralar çok meşhur diye demiyorum ilk çıktığı zaman okumuştum ''Moskof Cariye'' kitabını ve hayran olmuştum Hürrem Sultan'a .Sonra dizisi çıktı daha hoş oldu tabi.
Çoğu kişi sevmez Hürrem'i .Osmanlı'yı yıkan kadın olarak gösterirler onu ama yaşamını bilen biri hak verir Hürrem'e ve gerçekten çok zeki olduğunu düşünür .Ben de öyleyim .Çok fazla merak ediyorum Hürrem'i .Aslında Osmanlı zamanını .Kanuni dönemini .O en ihtişamlı zamanları .Tüm dünyanın bizden korktuğu o zamanları.
 
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşayıp, Hürrem Sultan'ı görüp, onun en yakın arkadaşı olmak isterdim yani.

8 Mayıs 2011 Pazar

İyiki Doğdum Ben !

Evet bu post sadece bana ait bir şey oldu.

8 Mayıs kendi doğum günüm olsa bile bir de anneler günü oldu .Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun :)

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Hem Yakışıklı Hem Becerikli Hem Aşık

Başlık ne kadar çekici geliyor değil mi ?Hangimiz istemeyiz öyle birini ?Hep deriz tip çok önemli değil kişiliği güzel olsun diye ama bi düşünün hem yakışıklı hem size deliler gibi aşık hem de pek becerikli.
Hayal diyorsunuz değil mi? Yok yok cık değil .Var öyle biri .

Mehmet Günsur. Anem bu sevilmez mi? Al bunu besle evde öyle yani.
18 Mayıs 1975 doğumlu, İtalyan Lisesi mezunu .O yüzden İtalyan filmlerinde görmemiz normal kendisini.

Ülkemizi yurt dışında da temsil edebilecek erkek oyuncuların başında da gelir kendisi .
Zaten surata bakınca ''yakışıklı'' kısmı çok açık ortada .
Yakında Jessica Biel ve Blake Lively ile ''My Heart adlı Amerikan filminde göreceğiz kendisini .Jessica Biel ile başrolde.
Ülkemizde de son zamanların güzel türk filmlerinden biri olarak adlandırılan ''Aşk Tesadüfleri Sever'' filmindeki oyunculuğuyla göz doldurmuştu zaten .E böylece ''yetenekli'' kısmı da oldu.

Vee en önemlisi muhteşem bir aşık .Karısını çok seviyor, 2'de güzel çocuğu var.
İzleyeniniz var mı bilmiyorum ama en azından denk gelmişsinizdir şu ütü reklamına televizyonlarda .
Mehmet Günsur'u seçtikleri şu ütü reklamı hani, sonunda karısına aşkını söylediği reklam hani ..
Böylece de ''aşık'' kısmı da tamamlamış oldu .

Bana göre tek eksik yanı sadece romantik filmlerinin aranan yüzü olması .Sanırım bu da fazla yakışıklı görünen suratı yüzünden .

Onun dışında siz bu yazıyı okuyanlar,civcivlerim, umarım istediğiniz gibi bir hayat sürersiniz ve mutlu bir hayatınız olur .

Öpüüldünüüz :)

3 Mayıs 2011 Salı

Yepyeni Bir Mim

Eveet yeni ve sevimli mimimizle karşınızdayım . Sevgili deep mimlemiş beni.

Mim konumuza gelelim : Her seferinde izlemekten zevk aldığınız, vazgeçemediğiniz Yeşilçam yapıtı hangisidir? (çok duygulandığınız, ağladığınız ve güldüğünüz de olabilir)

Bayıldım bu mim'e .Çok fazla film izleyen biri olarak hele de.


Ben ilk öne ''Selvi Boylum Al Yazmalım'' demek istiyorum .Atıf Yılmaz tarafından yönetilen Kadir İnanır ve Türkan Şoray'ın başrollerini oynadığı film.
İlyas ve Asya .

"Sevgi neydi?Sevgi iyilikti,dostluktu.Sevgi emekti..." cümlesi de son sahneden alınmış ve hâlâ hatırlanan bir cümle.
Aslında Türkan Şoray'ın filmlerini çok severim ben.

Ve bir deee
Türkan Şoray ve Ediz Hun'un başrollerinde oynadığı ''Tatlı Meleğim'' .Tam bir romantik-komedi ve çirkin biri nasıl da melekler gibi olur onu öğreniyoruz bu filmde .
Tekrar tekrar bıkmadan usanmadan izleyeceğim bir film bu .

Eveet evet benden bu kadar ama bu mimi okuyan herkes kendini de mim'lenmiş saysın .Merak ediyorum ve izlemediğim filmler varsa izlemek istiyorum sizin söylediklerinizden.

1 Mayıs 2011 Pazar

Bir Film Severin Günlüğünden: Kaybedenler Kulübü


Evet başlıktan da anladınız zaten bu blog yazısının konusunu .Yine bir film.Türk filmi.

25 Mart'ta vizyona girmiş olan filmimiz hâlâ vizyonlarda gösterimde.

Tolga Örnek'in yönettiği filmde; Nejat İşler,Yiğit Özşener,Ahu Türkpençe,İdil Fırat gibi yakından tanıdığımız ünlüler var.
Aslında daha film vizyona girmeden önce sosyal medya'da çok fazla yankı buldu ve 25 Mart çok çabuk gelsin istendi.
Çoğu kişiye de adı çekici geldi zaten, ''Kaybedenler Kulübü'' .Çoğu insana yaşadığı aşk acısı yoğunluğu kıvamında bir film gibi göründü.
Bense sadece merak ettim ve izledim.Nejat İşler'i de çok sevmem zaten .Oyunculuğuna saygım sonsuz ama o ayrı.

Konumuza gelecek olursak; Kaan(Nejat İşler), ''38 yaşında alternatif kitaplar basan bir yayınevini işleten, fotoğraf çeken ve son derece entellektüel bir tip. Çok fazla kuralları, katı prensipleri var.Bunları bozmaktansa ölmeyi tercih edecek derecede .'' ve Kaan'dan bir kaç yaş küçük,profesyonel olarak DJ 'lik yapan, kadıları çok seven, alkole bayılan ve gündüzleri adı geçen ''Trip'' barını işleten Mete(Yiğit Özşener)'nin geceleri hiç kimse dinlemiyormuşcasına yaptıkları radyo programıyla başlıyor filmimiz.
Gerçekten de kimse dinlemiyor gibi yapıyorlar programı; biraz sapık, biraz ağırdan ve biraz boş .
Zamanla bu umursamaz program yapma ve kendileri gibi olma dinleyicileri kendine çekiyor ve şöhret olma yolu açıyor onlara.Artık herkes tarafından dinlenen bir program yapmalarına rağmen yaptıkları şeyden vazgeçmiyorlar.Yaptıkları şeyden asla vazgeçmedikleri gibi eski hayatlarına da devam edip her gece barlarda ve ayrı kızlarla takılmaya da devam ediyorlar.

Bir gün Kaan'ın hayatına Zeynep(Ahu Türkpençe) giriyor ve aşkı tattığını hissedip onunla yaşamaya, bir yaşamı idare ettirmeye çalışıyor.İdare ettirmeye çalışıyor diyorum çünkü Zeynep; başarılı, güzel bir mimar.Ayrı hayatlara sahip ilişkilerini yürütme çabaları, idare edişleri..Zeynep'in, Kaan'ın radyo programının konusuna karışmaya çalışması ve Kaan'ın hiç vazgeçmediği prensipleri giriyor aralarına .

Burada herkes kendi kaybettiği şeyleri buluyor, kendi geçmişine dönüp bir şeyler sorguluyor, yanlışlarını tartıp ölçüyor .
Film böyle bir film işte ve artık film bittiğinde kendinizi ''Kaybedenler Kulübü''nün bir üyesi sayabilirsiniz.. 

İzleyecekseniz şimdiden iyi seyirleeer .. :)

Dip not: Fragmanını da paylaşayım dedim, iyi ettim sanırım .