28 Şubat 2011 Pazartesi

Hafta Sonu Kaçamakları

Bir şeyler yazma zamanı gelmişti, geçiyordu .Ne yazacağım hakkında yine bir fikrim yok ha şöyle bir konu belirleyerek gelsem şuraya kına yakıcam .Belki yine bir film, belki hayvanlar, belki moda, belki yemekler ..O, bu, şu yani .

Neyse efenim cumartesi için kendime güzel bir kahvaltı yeri belirledim .Hafta sonu gelmeden plan program yapıyorum ki çekilsin pazartesi günü falan .Sizinle paylaşmadan geçemiycem .Yani konumu buldum .(Na şimdi çok sevinçliyim.)

Bu soğuklarda dışarı çıkmayacağımı söylemiştim size değil mi ?Olmuyor valla, geçmiyor zaman evde .Yatıp uyumaktan kutup ayılarına döndüm .Utanmasam hepsi gibi kış uykusuna yatıcam .Gerçekten kendimi kutup ayısı gibi hissediyorum .(balık sevmem, tombul ve kıl tüy yumağı değilim, hayvan da sayılmam ama gerçekten içimde ufağından bir ayı var sanki.)(kutup ayıları, boz ayıdan daha sevimli geliyor ondan kutup dedim bir de havalar soğuk ya uyum sağlıyayım dedim.) (Öyle düşünceli, öyle geniş düşünen insanım yani.)

Ay neyse efenim uzatmayacağım bu yazımı .Bahsettiğim şu cumartesi kahvaltısına gelirsek efenim .Hisarüstü-Sarıyer'de, Doğatepe Restaurant .

Sarıyer'i zaten biliriz efenim yeşillik güzel bir yer .Bir de Rumeli hisarı .Aman aman daha güzel ne olabilir ki ..Tabiki sevdiğiniz insanlarla birlikte olmak ..Hemi de orda .

Çok konuşmadan bir kaç fotoğraf paylaşayım da bana hak verin .(vermeye de bilirsiniz canınız sağolsun civcivlerim.)



Manzara yaz aylarından ama kışında yağmur, İstanbul'un denizle görüntüsünü güzelleştiriyor ..O yüzden kesinlikle tercih edilesi .


Heh bu da restaurantımızın şöyle uzaktan ve dışardan bir fotoğrafı .Huzur vermiyor mu ?Ya da benim yeşillik ve deniz sevmemin bir yansıması mı ? Bilemiyorum, buna karar verecek olan sizlersiniz .

Ama gittiğim ve hiç pişman olmadığım bir yer burası .Çalışanları, yemekleri, manzarası ve size davranılış şekline bir puan vermek istersem 10 üzerinden 10 olur bu .Yeni bir yer, belki birazcık huzur arıyabileceğiniz bir yer isterseniz kesinlikle size tavsiyem olsun .

Mutlu kalın civcivlerim .İyi Geceler ..

26 Şubat 2011 Cumartesi

Hepsi Benden

Hepsi benden ne lan ?Gece gece anca bu başlık çıktı benden .Neyse kendimden falan bahsedeyim bari .Buuz gibi hava olunca yarım olan akılda uçtu gitti tabi .Burnumu bile çıkarmadım bugün dışarıya zaten sabahtan migrenim tuttu .Bir de çıkmaya kalkışırsam şimdi bunları yazan bir Sena olmaycaktı valla .
Şubat sonu geliyor ne bu havanın hali yiaa diyip durdum bütün gün evde .Annemde en soğuk havalar şubat sonu, mart başı olur diye de lafı yapıştırdı ama önemli olan o değil .Önemli olan buz gibi hava yüzünden dışarı çıkamamam ve alışveriş yapamamam .Rezil bir durum .Avm işte git sıcacık yap alışverişini diyebilirsiniz ama olmuyor .Ben donarım o yolda .Zaten bu havada yapılacak en güzel şey sıcacık bir çayla, evde pijamalarla oturmak .(bana kalsa kahve içerdim de yassah bana.)Neyse ama bütün gün evde hiçbir şey yapmadan baş ağrısıyla oturmak berbat bir durum .

Amma dert yandım zaten asıl meselem her zamanki gibi bu yazdıklarımla alakalı değil .Önümüzdeki hafta içi uzun zamandır çalışarak biriktirdiğim bütün paramı alışverişe yatıracak olmam !(çohoş değil mi hep bu günü bekledim ben.)Bugünde şöyle bir internet üzerinden, ne alabilirim ?, hangi mağazalara uğrasam?, yeni koleksiyonlar falan bir bakayım dedim .(uzun zamandır alışveriş yapmayınca kendini sağlama almak istiyor insan.)
Hay ama bakmaz olaydım çok güzel ayakkabılar, çantalar, elbiseler,çoraplar (evet doğru duydunuz çorap .Şahsen ben renk renk, desen desen çorap gördüm mü dayanamıyorum.)


Siyah denilince ben dayanamıyorum .Favori rengim dolabımda olmazsa olmazım ama gel gör ki yazlık siyah topuklu ayakkabım yok .Ayakkabı denilincede bana ''Prada'' çıkıyor ağzımdan .Asla dayanamam Prada ayakkabılara .Bu yanda gördüğümüz sevimli şeyde bir Prada ve çok hoşuma gitti .(Laf aramızda 2011 yaz Prada ayakkabıları çohoşlar.)Babetleri hakkında aynı şeyi söyleyemiyeceğim pek beğenmedim ama topuklu da her zaman çok iyi işler çıkarıyor .
Efenim bu da diğer Prada güzelim .Ayrı ayrı pek beğendim kendilerini .










Laf aramızda Chanel sever bir insanım bir de .Çok değişik,eğlenceli ve modern ayakkabıları oluyor her zaman .Her girdiğimde de mutlaka alacak bir ayakkabı kestiririm gözüme . (bknz:alttaki ayakkabıların çok güzel duracağına eminim ben .)
Çok tatlı ve sevimli görünüyor gözüme en azından ayakkabı dolabına çok yakışacak bir ayakkabı .
Bu arkadaşımız da Gucci .İnce topuklara ayrı sevgi gösterisinde bulunurum hep ve çıkardıkları tık tık ! sesleri kulağıma aşk melodisi gibi geliyor valla .Bu ayakkabıları da ayrıca sevmiş bulunmaktayım yani .
Araya bu pembe çantayı katmak zorundaydım .Chanel ve çok tatlı rengi var .Yeşili falanda olduğunu gördüğüm bu çantanın, benim gibi pembe sever biri tarafından beğenilmemesi çok zor .
Niye mi bu pembe çantayı koydum araya şimdi şu alta koyacağım pembe ayakkabılarla çok güzel olacağı için ama o alttaki pembeyi internette gezinirken gördüm ve nerede satıldığı hakkında bir fikrim yok ama bir o kadar da güzel ayakkabı (üzüntülü, acıklı bir şarkı efekti istiyorum buraya.)
Ayakkabımız bu işte efenim ve ben çok sevdim :( ama nerdedir, nasıldır hiçbir fikrim yok kendisi hakkında .

Bu turuncu güzel şeyse, Mango .
Mango'dan çok alışveriş yaptığım söylenemez ama ayakkabılarına ve çantalarına her zaman saygım var pek güzeller olabiliyor aralarında .Turuncu çok moda bu aralar biliyoruz hepimiz .Bu güzel şeyi görünce almamak için beni tutmanız lazım .Elimi, ayağımı bağlamanız lazım .İşte o kadar yani .

Bu ayakkabıyı da Stradivarius'ta bulabilirsiniz .Ben çok beğendim sanırım hepsinin arasında en çok bunu beğendim ve gidip alacağım ilk ayakkabı da bu .

Ne kadar ayakkabı üzerine bir yazı oldu değil mi ?Nerden başlayıp nereye gelmişim gibi bir hava oldu ama alışverişten çok ayakkabı denildiği an ben kayboluyorum .Saatlerce alışveriş konuşan psikopat kızlardan asla değilim ama her bayan gibi severim, maaşımın büyük bir kısmını da ayırırım bundan da hoşlanıyorum .


Son ve alakasız olarak değinmek istediğim konu 8 ay boyunca üzerinde hiç para olmadan bisikletiyle dolaşan Hasan Söylemez .Muhteşem bir olay bence yaptığı .Tüm Türkiye'yi parasız olarak dolaşıp, fotoğraflar çekiyor ve sergiler açıyor .Bu sergilerden elde edilen parayı da vakıflara bağışlıyor .Trabzon,Antalya,İzmir sergileri ve en sona kalan İstanbul sergisi .Kesinlikle kaçırılmayacak bir sergi olacak yolculuğunu bitirip döndüğünde sergiyi açmasını dört gözle bekliyor olacağım .Trabzon'da açtığı sergiden elde ettiği parayla kanser tedavisi görmekte olan bir arkadaşımızın tedavisi başlamış bile .Bence insanlığımızı unutmamış olanları görmek çok güzel bir şey ve bu İstanbul sergisinin nerede ve ne zaman olacağını öğrendiğim an sizinle paylaşacağım .Çok güzel bir fotoğraf sergisi olacağına eminim .

Şimdi mutlu ve huzurlu kalın sevgili civcivlerim .(size civcivlerim diyebilir miyim?)(Ben çoh severim de onları.)

Dipdip not:En sevdiğim Prada'mla veda ediyorum .

24 Şubat 2011 Perşembe

Hepsi Meleğim için

Yine ben ..Aslında bu sefer ne yazacağıma dair bir fikrim yok .Sadece yazmak istedim belki paylaşmak, kendi kendime konuşmak bile işe yarar şu saatteki sıkıntımı yenmeye .İşin garip yanı neye sıkıldığımı bile bilmiyorum .Size de oluyor mu öyle bir şey yoksa ben bi doktora görünsem iyi mi olacak ?İnsan bilmediği şeylere nasıl sıkılır anlamıyorum ki .Sıradan bir canlı olmadığım kesin zaten .Konumu aklıma ilk gelecek şeyle ilgili yazmalıyım diye aklımdan geçirdim bi kaç saniye önce (evet yazar,düşünürüm ben çoh havalı.)

Aslında ne yazma yeteneğim vardı ne başka bir şey .Yazmaya bile çalışmamıştım ..''Mutsuz insan yazar'' demiş şair .Gerçektende öyleymiş .Mutsuzluğu hissedince, kimseye hatta kendine bile itiraf edemediğin şeyler insanın kaleminden çıkarmış .Bundan 2.5 sene önce anladım ben .Mutsuzluk ne ?Nasıl gelir insanın başına ?Aslında hep hayatımda olan mutsuzluk gün yüzüne çıkmış sadece, bunu şimdi anlıyorum .Çok şehir gezdim, ülkeler gördüm de ne sevdiklerim aklımdan çıktı ne de bir şeylerden uzaklaşabildim .
Mutsuzluğumda peşimden sürüne sürüne gelmiş gün geçtikçe artmış .

Alakaya maydonoz (maydanoz da olabilir bunu gerçekten bilmiyorum ?!) gibi gelebilir ama yazının sonlarında konuyu toparlamış olacağıma emin olun .Ben kendimi bildim bileli babasız büyüdüm .Yoo ölmedi, hala sağlam ve hayatta ama ne o beni görmek istiyor ne ben onu .Bunun ölümden daha acı olduğuna emin olun .Varlığını bildiğiniz kişinin yokluğu daha fazla koyuyor insana .Ailenin tek kız çocuğu olan ben bir erkeğin sevgisini hiç hissetmedim yani .Hep bir erkek tarafından sevilmenin ne olduğunu, gururlanıp ''ben babamın kızıyım!'' demenin ne olduğunu merak etmişimdir .Belli bir yaşa kadar bununla büyüdüm .Okulda çocuğunu almak için gelen babaları görüp ağladığım günlerim hala var .Çünkü hiçbir zaman beni okuldan almaya gelen olmadı ..Hep kendi eve dönmek zorunda olan yalnız kız rolündeydim yani ..

Neyse seneleeer önce doğum günüme memleketim Karşıyaka'da(evet İzmir demiyorum, üzgünüm..) girmiştim .İşte tam da o gün, O'nu gördüm .Evden kaçıp sokakta ağlayarak dolaştığımda O'na toslamıştım .Gözlerimi kaldırıp, O'na baktığımda gülen gözlerle ama büyük bir merakla bana bakıyordu .

-''Nereye böyle?''
-Evden kaçtım ..
-''Senin yaşındaki bir kızın evinde olması gerek değil mi ?Ailen merak eder .''
-Benim ailem yok .

Buydu ilk konuşmamız ..Sen benden 5 yaş büyüktün ya kocamaan görünmüştün gözüme .Çocukluk işte, sahile gidip bütün hikayemi anlatmıştım sana . ''Üzüldüm'' demiştin sadece ..

-''ama eve gitmelisin''
-Sen de gelecek misin ?
-''Seni evine bırakacağım tabiki.''
-Sonra ?
-''Sonra, kendi evime gideceğim.''
-Gitme ..
-''Söz, bundan sonra hep yanında olacağım, sen benim kardeşimsin''

Öyle inanmıştım ki sana elimden tutup eve götürmene bile karşı çıkamadım paşa paşa sana evin yolunu tarif ettim ..Evin kapısında annem, teyzelerim bana doğru koşarken sende kenarda durdun veda edecekken ''hangi takımlısın?'' diye sormuştun ya hani ''Fenerbahçeliyim'' deyince ''oturduğun yerin takımını tut bundan sonra abin gibi Karşıyakalısın'' deyip boynundaki atkıyı benim boynuma geçirip, gitmiştin .İlk defa bir erkek beni sevdi demiştim anneme .Uğursuz değilmişim ben bak birileri beni seviyor .Sahiden gözlerin o kadar güzel bakıyordu ki bana sıcacık, sevgi dolu ..Bütün hikayemi öğrenince benden kaçmak yerine bana bi kardeş bi abi bi baba olmuştun hep .O günden sonra yolum İzmir'e sadece seni görmek için düşer olmuştu .Senin sayende Karşıyakalı olup çarşıda az abi, abla edinmedim kendime .Senin elinse hep benim omzumdaydı .Anneme ''aldığım gibi geri getiricem Sena'mı .Koç gibi hiçbir şey olmaz ona'' derdin hep .Bir şey diyim mi annem sen varsın diye gönderirdi zaten .Sen bizim ailemizin yaramaz oğluydun artık .
Ağladığım zamanda yanımdaydın, gülerken de seninle gülerdim .Evini açtın bana yemeğini paylaştın .Sırlarını anlattın güvenip ..Çok kızdın ,bağırdığın zamanların oldu bana ..Haklıydın abim ..Hep sen haklıydın .Ne zaman seni dinlemesem 2-3 gün sonra ağlayarak yanına gelirdim .
Hani çok uyuyorum diye de kızardın bana .Bayramlarda hep aramamı beklerdin sabah ama ben uyuyor olurdum da hep sen arayıp uyandırdın beni .Sonra da ''şimdi kapatıyorum telefonu, sen beni ara bayramımı kutla, utanmaz'' diyipte kapatırdın .Aradığımda da hiçbir şey olmamış gibi davranıp güldürürdün beni .
Neler yaşayıp neler atlattık seninle .Hayatımın en değerli anlarını şöyle bir düşünüyorum da neredeyse %90'ının sahibi sensin .

E peki böyle birine sahipken nasıl mı mutsuzlukla tanıştım ?Bundan 2.5 sene önce benim Özgür'üm, abilerin bir tanesi meleklerin yanına gitti .Kendi de melek oldu eminim .Bir şerefsizin kurşunuyla hem de ..
O berbat 16 kasım gününden bir gün önce telefonla konuşmuştuk .

-Dikkat et kendine, abim
-''Merak etme Sena'm bir şey olmaz''

Sonra 16sında telefonum çaldı .İsmini bilmediğim biri bana senin öldüğünü söyledi ..''O artık yok'' dedi ..Dünya o gün sona erdi benim için .Görünen bedenimin dışında ruhum seninle birlikte gitti .Daha çok gençtin be abim ..Hani yapacaklarımız vardı ?Karşıyaka'yı da, beni de sensiz bıraktın .
Şimdi ağladığımda kimse gözyaşlarımı silip, omzunda yer vermiyor bana .Kimse senin kadar tanımıyor beni .2.5 senede yaptığım hataların hepsi sensizlikten oldu .Hani zaman her şeyi unuttururdu ben neden her gün daha çok özlüyorum seni ?Neden bir parçam eksik hep ?Bak şimdi de ağlıyorum ..Ağlama beni de ağlatacaksın, hem kim seni üzebilir ki diyen biri yok artık .Durmuyor bu yüzden gözyaşlarım .Seni de ağlatmaktan korktuğum için susardım hep .Şimdi sensiz kaldığım için ağlıyorum .

Her neredeysen rahat uyu abilerin en yakışıklısı .Biliyorum beni görüyorsun ve kızıyorsun tüm bunlar için ama affet abim yokluğuna alışmak imkansız .

Gün geçtikçe daha çok seviyorum, daha çok özlüyorum seni .En yakın zamanda ziyaretine bana verdiğin atkımla tekrar gelicem ..Küçük kız hep seni sevecek ..

22 Şubat 2011 Salı

P.S: I Love You

Yine geldim buraya bir şeyler karalama çabası içinde bunları yazıyorum (Laf aramızda bunları yazarken bir yandan ağlıyorum.) Çoğu kimse yakıştırmaz bana ağlamayı (yoh la ağlarkende güzelim de kıyamazlar ağlamama {ego mod:on}) ama ağlıyorum.Korkmayın kötü bir şey yok acı bir şeyde yok sadece milyonuncu kez izlediğim filmi milyon birinci kez daha izleyeyim dedim ..

Evet eveett ..P.s:i love you ..

İzleyemeyenimiz var mı bilmiyorum bu yazıyı okuyanlar arasında ha varsa da çok şey kaybettinn dostuuuğm ilk işin otur ve bu filmi izle .(otur ve izle yalnız ayakta değil {Amanın çok iğrençti tamam, kabul})İzleyenlerinde evet evet aynen öyle dediğini duyuyorum ya da duymak istiyorum lütfen benim için izlediyseniz ve sevdiyseniz içinizdende olsa evet evet aynen öyle der misiniz ?Na çok mutlu olurum .
Yine ben konumdan saptım değil mi ?Hay ya bir türlü başlıyamıyorum şu ana konuya direkt girme meselesine .

Neyse neyse 2007 ABD yapımı bir film .Gerard Butler ve Hilary Swank başrollerde .Adındanda anlarsınız romantik bir film tabiki .(bakma ben gerilim ve macera filmleri severim.Tamam yuh diyebilirsiniz ama valla la söz korku filmi, macera filmi falanda yazıcam.)
Kısaca konumuz Gerry (Gerard Butler) ve Holly (Hilary Swank) çok genç yaşta tanışıp evlenen bir çift .İkisininde ailesi bunu pek kabul etmiş gibi görünmese de aşklarına boyun eğmişler belli .(nerden belli ?evliler de ordan belli.)(bu da çok iğrençti, tamam.)
Evlilikleri biraz kavga biraz eğlence ve bol sevgi dolu .Hatta bir kavgalarında Gerry, Holly'nin kollarını tutmuş ''Ben ne istediğimi biliyorum ve onu ellerimde tutuyorum'' diyordu .Eh bu da aşkın büyüklüğünü anlatan ufacık cümlelerden biri .Hayatları böyle devam ederken Gerry'nin beyin tümörü ile ölmesi üzerine Holly'ninde cehennem azabıda başlıyor .Onu en iyi anladığını hatta onu tek anlayanın o olduğunu bildiği adam, aşık olduğu kocası artık yok .3 hafta boyunca Holly kendini eve kapatıyor, kimseyle görüşmüyor (hatta izlemediyseniz bu parantez içini okumayın ama izlediyseniz devam edebilirsiniz.İlk öldüğü gece telefonuyla Gerry'nin telefonunu arayıp mesaj sesinden onu dinleyerek uykuya dalıyor, Holly .Burda zaten ağlamaktan içim şişmişti.)

Neyse efenim niye 3 hafta diye merak ediyorsunuz değil mi ?Vay sen kadına bak 3 hafta yas tuttu sonra ortalığa mı karıştı diye şeyler geçebilir aklınızdan, doğal .Şimdi buna cevap vereyim ben ..Yok tabi öyle değil olay .3 hafta sonra Holly'nin 30. doğum günü .Onu anlayan tek insan olan Gerry'si ona ,eline çeşitli şekillerde geçecek mektuplar bırakıyor .30. doğum gününü beklediği bu süpriz için ses kaydı hazırlamış ve çok sayıda mektup yazdığını söylemiş .En güzel kısmı ve filme de adını veren kısmıysa, yazdığı her mektup aynı cümleyle bitiyor .P.s: I love you ..

Holly'e daha çok kendini toparlaması için ve yapması gerektiği şeyleri anlatan bu mektuplar uzun süre devam ediyor .Son geldiğindeyse Holly, hala kocasını çok sevmekle birlikte ilk halinden çok daha iyi durumda olan bir kadın olarak görünüyor. Gerry'se son mektubuna ''Sen benim hayatımın tümüydün, bense senin hayatının bir bölümü .Başka bölümlerde olacak, yeniden aşık olmaktan korkma .not:seni daima seveceğim'' şeklinde bitiriyor .(Gel düşün benim burda halimi .Nasıl ağlamayayım ?Nasıl, nasıl, nasıl ?!)

Bir de atlamadan geçemiycem filmde gülmeyip, sürekli ağladım mı ?Hayır ..Güldüm de .Özellikte Holly'nin arkadaşı Denise(evet evet o fotoğraftaki), muhteşem eğlenceli ve komik bir tip .Filmde söylediği şu cümleyle onu özetleyeyim ben .''Yıllarca erkekler gözüme bakmak yerine göğüslerime baktılar,elimi sıkmak yerine popomu çimdirdiler bu da beni onların arkasından en iğrenç, aşağılık şekilde söz söylemek için tanrısal bir güç veriyor'' tam da bu tarz bir şey ve film boyunca yaptığı her şey tartışmasız olarak komik zaten .

Neyse efenim kıssadan hisse ne mi çıkar bu filmden ?Sevdiklerinizi bırakmayın ve ufacık sorunları büyütüp kırmayın yok yere birbirinizi .Günü gelip tarifi imkansız acılar yaşatabilir size bunlar ..ve eğer gerçekten hissediyorsanız ''seni seviyorum'' demekten korkmayın .Kaybedeceğiniz bir şey olmaz sevginizi ona sunarak ama kazanacağınız şeylerin olabileceğini unutmayın .Seviyorsanız şimdi ona sevdiğinizi söyleyin eminim beklemediği anda duyduğu ''seni seviyorum'' cümlesi onun hoşuna gidecektir .Yanınızdakilerin kıymetini bilin ve kaybetmeyin ..

Dipnot:Hep yazarken şarkı dinlediğimi farketmişsinizdir şimdi de dinliyorum (tabiki yani) Ne mi dinliyorum ?Demir Demirkan-Cevapsız .Bence seveceksiniz şarkıyı ..

21 Şubat 2011 Pazartesi

İncir Reçeli

Eveet gelelim bugünkü meselemize .Ayağım ağrıyor, hava buz gibi ve dışarı çıkmam lazım .

Yok tabiki böyle kendimden ve ağrılarımdan falan bahsetmiycem (ama aranızda doktor varsa ben burdayyıığm derse iyi olur tabi orası ayrı)
Neyse her seferinde şu ilk bir kaç satır konumdan bu kadar uzak olmak zorundaymış gibi davranıyorum bu da bir konuya nasıl girilir pek beceremediğimden kaynaklı (zamanla o da gelişicek abisi/ablası merak etmeyin)

Hadi konuma geri dönecek olursam, başlıktanda anlayacağınız gibi; İncir Reçeli .(gerçek reçel değil konumuz ama incir reçeli olsa iyi olurdu şimdi, yirdik)

Aytaç Ağırlar'ın yazıp yönettiği, Sezai Paracıkoğlu ve Melike Güner'in başrollerini paylaştığı filmden söz etmekteyim .İlk çıktığı günden beri gitmeye niyetliydim aslında düne nasip oldu .
Güzel bir fragman ve çok sevdiğim Melike Güner olunca gitmemem beklenemezdi zaten .Beklediğim gibi miydi ?Hayır ..Beklediğimden daha güzel bir film çıktı karşıma .Özellikle oyuncuların yetenekleri ön planda ve duyguyu hissettirebilmeleri fazlasıyla başarılı olmuş .
Filmimizin konusu ise Metin ve Duygu karakterlerinin üzerine oluşturulmuş bir metropol aşkı .Metin, tv kanalına skeç hazırlayan bir yazar Duygu ise uçarı kaçarı bir tip .Barda karşılaşmalarıysa Melike Güner'in pardon Duygu'nun sarhoş halleriyle pek bir sevimli olmuş .Ayakta bile duracak hali olmadığı için Metin ona evini açıyor haliyle ama sabah Duygu'muz gitmiş yerine de ufak bir not bırakmıştır .Metin'se bu kıza çoktan aşık olmuştur .Aşk güzel şey hoş şey ama telefon numarası dahil hayatına dair hiçbir şey bilmediği ve bi görünüp bir kaybolan kıza aşık olmak pek hoş sayılmasa gerek .Bir gün şans eseri yine karşılaşırlar ve güzel bir aşk başlar .Birbirlerine dokunmadan sadece sarılarak yatıp uyuyarak geçirdikleri geceleri, gülüp eğlendikleri sabahları vardır ama Duygu'nun yine evden kaçacağını düşünen Metin bir gün onu takip etmeye karar verir .Aslında olayın boyutu bundan sonra değişiyor ve Duygu'muza ait bir çok şeyi böyle öğrenmeye başlıyoruz .Burdan sonrasını yazamam valla filmi anlatırım izlemeden, izlemiş gibi olursunuz yazık olur .

E şimdi bu ne ?Neresinde bunun duygusallık lan kız kaçıp kaçıp gidiyor vaay anasını adam da salakmış gibi cümleler kurabilirsiniz ama Duygu'nun hayatını öğrenip, Metin'in aşkını anladığınızda o filmin gerçek yüzünü görmüş olacaksınız .Ön yargıların çok güzel yansıtılıp, hissetirildiği bir film ..Duygu'nun söylediği ''asıl ucuz olan ne biliyor musun ?Beş kuruş vermeden savurduğunuz yargılarınız'' cümlesiyse tamamen kısa bir özeti gibi .Duygu'ya göre Metin, onu saklandığı yatağın altından kurtarmaya gelen kurtarıcısıydı ve Metin'in de diğerleri gibi olan ön yargıları Duygu'muzu gitmek zorunda bıraktı bir kez daha ..

Her neyse kısacası yönetmen mükemmel, oyuncular mükemmel, film mükemmel .İzlemeden geçmeyin derim .

Dipdipnot: Benim gibi ağlak, duygusal bir kızsanız bu film daha fazla ilginizi kesinlikle çekecektir .

Kendinizden bir parça bulacaksınız bu filmde ..Ama en önemli şeyi söylemeden geçemiycem hiç aşık olmadıysanız bu filme gitmeyin !Anlayamıyacaksınız çünkü ...

Vee veeee veee düzenleme vol1: Buyrunuz güzel filmimizin fragmanı .

17 Şubat 2011 Perşembe

Hepsi Beni Bulur vol2

Ah ahh bilen bilir benim iett otobüsünde çektiğim çileyi (bilemeyenleriniz,duyamayanlarınız içüün; http://yuruyenkurabiye.blogspot.com/2011/01/hep-beni-bulur.html )

Ben şu açıdan şanslıydım ama 2 saatlik bir yolculuktu ve İstanbul içi gidip geliyordum (o ne biçim istanbul içi lan 2 saat diyebilirsiniz, bir cevizlibağ-kurtköy arası yolculuk yapmanız gerek derim o zaman .Ne 2 saati, ben 3.5 saatte gittiğimi biliriiim!)
Bu vol2 ne ?Nerden çıktı ?Yine ne geldi be başına ? vs gibi soruları duyar gibiyim ya da bana öbür taraftan sesler geliyor, bilmiyorum .Zuhal Topal'la izdivaç izlerken bu kadar ciddi olabiliyorum ayrıca yapacağım her hatayı o programa bağlayın lütfen. (Ha çok severim bu arada her gün izlemezsem eksiklik oluyor bünyemde.)


Neyse, neeeeyse uzatmayalım .Bundan tam 1.5 sene önce falan .Anne zoruyla Ordu'ya 1 haftalık tatile gönderildim .(Laf aramızda hastaydım, nefes problemleri falan .Gidip 1 haftalık toparlanma kampı gibi bir olay yani.)
İstanbul'da otogardan başlanılan bu yolculuğa Ordu'ya gidene kadar yaklaşık 9-10 saat geçer .Bende akşam 5'te otobüsün kalkacağını bildiğim için 3 gibi evden çıktım ve taksiye bindim .Taksicinin, bavulları bagaj yerine yanıma  yığması günün kötü başlayacağının ufak bir işareti gibiydi sanki ama o an umursamamıştım .Hayırdır ? diye sorduğumda ''Bagajda eşya var, hele duruversin yanında bişi mi olacaağ ha hemen şurası otoarabalar(otogar demek istiyor taksici amca)'' Her neyse bir şekilde yolculuğa başladık .Kulağıma kulaklıkları taktığım an amcamızın çenesine açılma emri verdim sanki !Nereye gittiğimi, neden gittiğimi, kimin yanına gittiğimi kısaca soyumu sopumu, nüfus kütüğümü falan hepsini sormaya kalkıştı .A be amca, yaşına hürmet susalım diyoruz sen sapıttıkça sapıtıyorsun .Bi sus, bi yoluna bak derdin zorun ne senin, katil mi yapıcan beni gencecik yaşımda ?! Sonunda geldiğimiz otogarda bana taksimetrede yazan paradan 5tl daha fazla para istediğini ve nedenini sorduğumda taksimetrenin az yazdığını bahane etmiş olduğunu söylemek istemezdim ama tam bir ''O.Ç'' olduğun için (ki bunu yol boyunca bana asıldığın için söylüyorum.) söylüyorum .Taksimetredeki parayı ödeyip, küfredip çıktığım içinde hiç pişman değilim amcacığıım (!) Neyse bak yine sinirlendim pis,azgın, yaşlı sapık !


Düşünün şimdi sinirleniyorum bir de o an ne halde olduğumu .Bilet işlerimi hallettikten sonra kantine çıkıp oturmak gibi bir hata yaptım .Bakın hata diyorum yine, niye mi hata ?Ağzına kadar dolu olan kantinde bulduğum tek sandalyenin bir ayağının kırık olması ve oturduğum an şaaaat(!) diye yere düşmem .Düşünün rezilliği 20,25 kişi aynı anda size bakıp ''hihihhohoho şuna bak'' diyor .Ah ah utancımdan yerin dibine girmem şöyle bir dursun ben ordaki herkesle aynı otobüste 10 saat yolculuk yapıcaktım !İşte bu gerçek en kötüsü diye düşünüyordum ki ufak bir veler yanıma geldi ve aynen ''ablaağ ben salak mıyım da ayakta duruyom bağ ayağa kırık bunun'' dedi .Laaan !Haklı bu çocuk ama ne bileyim ben bir sinirle yukarı çıkmışım kim oturuyor, kim ayakta diye mi bakıcam ?!Sus velet koparırım dilini diyerekten tehdit edip, çocuğu annesinin yanına yolladım .(Napayım, napabilirim yani ?!)


Sonunda otobüse ilk binen ben oldum tabi o utançla .Neyse efenim tam yerime yerleştim(cam kenarı hemde,gözel yer) ablanın teki kalk orası benim yerim demez mi ?Ya ablacım biletinde bir arka sıra yazıyor diyorum, anlamıyor ve muavini çağırıyor .Muavin, ona yerinin bir arka sıra olduğunu söyleyince kırıta kırıta ''ay tamam şekerim, bu cadaloz (o ben oluyorum!) söylemedi banaa'' dedi bir de ! Lan, gel de sinirlenme ! Muavinde yakışıklı çocuktu, ablanın niyet belli ama dönüp muavin benden özür dileyince abla sinirlendi bu sefer ''tamam git artık şurdan ayyh daral bastığğ beni'' diye kovdu muavini .Eğlenmedim desem yalan olur valla eğlendim yani o an .


Biletimi ben almamıştım anneme söylemiştim ve tek özelliğinide cam kenarı olsun diyerek belirtmiştim ama yanıma oturan insan evladıysa biraz önce yukarıda bahsettiğim o velet oldu ! Annesi ve ablası olduğunu düşündüğüm kızsa aynı hizadaki diğer 2li koltuğa oturdular .Hahaa gördün belanı diyorsunuz di mi ?Evet, öyle oldu .Belki tanımaz beni dedim ama oturduğu an annesine dönüp ''aaa anne bağğk, düşeen ablaanın yanına oturdum'' demesiyle aklına kazındığımı anladım .


Küçük çocuk uyur işte falan diye düşünüyordum, yorulmuştur falan .Cin gibiydi mübarek tam 4 saat aralıksız olarak bana oyuncaklarını, ileride olmak istediği meslekleri, annesini, babasını falan anlattı .Ben bayılmak üzereyken o uyuyakaldı sonunda .İyi, rahatladın diyorsunuz di mi yok beee nerde ?Ablaağ dur yaağ diyip kucağıma çıkıp bana yaslandı ayaklarınıda  kendi koltuguna uzattı .(Rahata bak be!) Annesi napıyor mu bu arada ?Örgü örüyor !Kadının oğluyla alakası yok .Tamam çocukları çok severim, varlıkları bana huzur verir ama kucağımda 3 saat boyunca uyuyan, uyurken kımıl kımıl dönüp duran, ''ne incesin senn kilo al sığamıyom'' diyen çocuklardan değil ! O ara farkettim ki kendi kendime ''çekmediğim dertleeeer, çile kalmadııııığğ'' diye mırıldanıyorum .


Neyse geçti zaten bi 7 saat, 2.5 saatte ben uyumuşum geldik Ordu'ya .Ordu'ya gitmişseniz bilirsinizdir indiğinizde karmakarışık pazar alanının ortasına düşersiniz .Koca bir market vardır merkezde ve köye çıkmadan almak istediklerinizi mutlaka almak zorundasınızdır arabanız yoksa çünkü yaklaşık 1 saat var merkezle köy arasında, o da arabayla yani .Neyse benim gibi bir kafein bağımlısının kahve ve kola almadan durması imkansız bu yüzden girdim markete .Ahhh ahhh .Niye mi ah ? Bim'i bilenler bilir kasaya ulaşmak için uzun bir yol katedip bütün bim'i dolaşmak zorundasınızdır bu köy marketimizde aynen onun gibi ama biraz daha büyüğü .Efenim tam cipslerin, çikolataların önüne doğru giderken ayağım kendi ayağıma takılıp o gördüğüm cips ve çikolataların üstüne düştüm !(ve evet yanımda bavullarımda devrildi..) Tabi ben cips ve çikolataların olduğu yeri dökünce arkadaki şampuanlarda aynen yere ! Kafamı çevirip kalkmaya çalıştığımdaysa yine o velet ! ''Ablaağ haha sen çok komiksin ya'' diye parmağını uzatmış bana gülüyordu .Hay parmağı kırılasıca velet !


Ben çocuğa küfrediyorum da baktım benim minik bavulu teyzenin teki almış götürüyor .Benim o dedim, anlamadı çirkefliğe vurdu işi .''Teyze ben erotik shop sahibiyim içinde de tüylü kelepçeler falan var ver şunu işine yaramaz'' dediğimde uslu uslu yere bırakıp gitti .Napayım o an her şey mübah !


Market ne alemde diye düşünüyorsunuz di mi ?Marketin sahibi bana bakıp al şurdan ne alacaksan sonrada git nolursun batırcan kızım beni diye ağlamaklı bir suratla, yalvarırcasına bir şeyler dedi .Neyse bi ton şey aldım baya, kasaya gittim .O amca git nolur git istemem para yeter ki git diye söylenince canıma minnet çıktım gittim vallaa !


Neyse sonra dolmuş tarzı bir şeyle köye kadar çıkıp eve gittim .O arada da çok şey yaptım sakarlık namına ama gerek yok detaya yeteri kadar o gün hakkında rezilliklerime şahit oldunuz .


Na şimdi utandım gidiyorum, yazamiyciğim daha fazla !

16 Şubat 2011 Çarşamba

Geçmişin En Sevimli Hatıralarına

Çocukluğuma geri dönmüş biçimde elimde Haribo altın ayıcıkla oturmuş bunları yazıyorum .Kalktığım saatten beri de(ki bu 14.44!) çizgi film izliyorum .O saatte çizgi filmi nerden buldun diye sormayın çohh geniş çizgi film arşivim var .

Maksadımsa geride kalan çocukluk yıllarımı özlemiş olmam .Ben Jetgiller'le, Taş Devri'yle, Tom ve Jerry'le, Twetty, Bugs Bunny'yle, Heidi'yle büyüdüm ve hepsi sevgi dolu çizgi filmlerdi ..Savaş yok, kavga yok sevimli didişmeler, tatlı hayatlar vardı .

Evet eveeet ! İşte en sevdiğim karakter ve oğluu .Sylvester ! Bu sahneyi de hatırlıyorum .(Laf aramızda daha bugün izledim zaten) Bizim minik kedimiz neden diğer arkadaşlarının babaları gibi akvaryumdan balık tutamadıklarını merak etse de Sylvester'ımız çöpten balık artığı ve elma çöpü çıkarmakta pek kararlı, korkak ve sevimli bir baba .Hep tüküre tüküre konuşmasını, korkaklığını, talihsizliklerini sevmişimdir .Tweety denen o garip kuşa da sinir olurum zaten ! Neymiş efenim ''Bir kedi gördüm sanki''ymiş .Ya görürsün ya görmezsin koca kafalı sarı uçan canlı !Öyle kafesinin içinde sallan sallan, mamanda hazır, kolay tabiii !Benim pisim napsın aç o aç !Doğanın kanunu ayrıca, seni yemesi lazım !

Bir sürü bölümlerinden ufak bir parça olsun bu da .(Bir kedi gördüm sanki cümlesinin geçmediği bir part aradım ama yokk!)(ben olsam çoktan afiyetle vermiştim Sylvester'ıma, o koca kafalıyı.) Ama ama bakın bir abileri, ablaları o sevimliliğe, koca kırmızı burna, masum bakışlara, bıyıklarına, patilerine (tamam bakın işte baştan aşağıya!) Çok tatlı değil mi tam bir saflık örneği .

Heidi, Şirinler, Snoopy, Taş Devri ..Hepsi ayrı güzel ve özeldi benim için ..Evet, anneme saati kurdurup sırf kaçırmayayım diye haftasonu 6da televizyon başına oturup 8'e 9'a kadar çizgi film keyfimi sürerdim .(okul olsa o kadar erken kalkmam çoh ciddiyim!)

En özel diğeri buydu ! Jetgilleeeeer ! Kahvaltımı yaparken, bir gün böyle bir yerde mi yaşıycaz acaba diye televizyona daldığım en güzel çizgi filmlerindendi .Beni çok farklı hayal dünyalarına götürdüğünü hatırlıyorum ..Resimlerimde, yatmadan önce hayal kurduğum o kocaman dünyamda hep uçan arabalar falan olurdu .

Aslında şimdi düşünüyorum da bana hayvan sevgisini, insan sevgisini, mutluluğu ilk öğreten onlarmış .Dünyaya sevgi dolu bakmamı ilk öğreten hep bu çizgi filmler ..

Şimdiki nesilin en üzüldüğüm noktası bu belki de .İğrenç savaş oyunları, kötülük peşinde olan robotlar falan .Benim barbie bebeklerimin, oyuncak ayılarımın yerini oyuncak silahlar almış .İzlediğim ''Uzaylı Zekiye'', ''Sıdıka'' gibi o çok sevimli dizilerin yerini de ''Küçük Sırlar'', ''+18'' gibi saçma ve iğrenç diye tabir ettiğim diziler var artık .
En kötüsü de 12-13 yaşındaki çocukların kendilerini bunlara benzetmesi .Gelecekten ümidi kesmeye başlamamın en basit örnekleri belki de yaşam biçimleri ..Ayy çok sinirlendim geri verin çizgi filmlerimi ! Yiteeer, yazamıyceğğim !

Benim gibi geçmişi özleyen herkesin yazısı olsun bu da ...

15 Şubat 2011 Salı

Hepsi ''SONSUZ AŞK'' için

Te Allam görüyor musunuz ne kadar olmuş yazmayalı ? (bilmiyorum kaç gün oldu saymadım şahsen .Size sormak durumunda kaldım .Bu arada Ogün Sanlısoy-Saydım dinlediğimden de böyle giriş olmuş olabilir .Saydıığğm her gün ayrı dön dön istersen dımdım dırırım dım )(He ya rock dinlerim ben.)

Neyse ya yazacağım şeyin alakası yok şu tepede gördüklerinizle .Asıl meselem ne biliyor musunuz ?Nerden bilelim be, gel şu konuya diyor olabilirsiniz ya da sıkılmış bir kaç satır aşağıya inip konumun ne olduğuna bakabilirsiniz, anlarım bende kendime katlanamıyorum çoğu zaman .


Hah efenim konu, benim sonsuz aşkım .Gözümü onunla açtım ve onunla kapayacağım .Gözümü onunla açtım deyince annem falan sanabilirsiniz öyle bir olayda yok .Aşk ne biliyor musunuz ?AŞK FENERBAHÇE .(ta tataam bu kız ne geveliyor ağzında ha bını geveliyordum.) Gözümü açtığımda sarı lacivert çiçeklerle dolu bir oda vardı (en azından fotoğraflarda öyle lan, hatırlamıyorum ben tabi!) gözümü nerede nasıl kapatacağımı bilmesem de umarım sarı-lacivertin buluştuğu bir yer olur .
Sen kızsın lan ne futbolu ne sarısı ne laciverti gibi garip tepkilere büründüyseniz gelin bir pes atalım görürüz koçuuum, kim ne biliyor ?!( Gider yapıyorum bu cümlede.)

''Evladıma miras bu sevda'' şeklinde yaşıyoruz biz aşkımızı .Babamın bana tek(!) yararı, beni Fenerbahçeli yapmış olması .Bir gün çocuğum olursa Fenerbahçe Cumhuriyeti'ne bağlı muhteşem bir evlat yetiştiricem zaten .(aha buraya yazdım işte, yeminbillah !)

Filmi izleyenler, izleyipte hatırlayanlar bilir .''Aşk Tutulması'' .Fanatik Fenerbahçeli olan Uğur'un hikayesi yani .Orada geçmişine ait bir görüntü vardı .Uğur'un ilk sevgilisi .Konuşmada şu ;
''-Yeter artık bir karar ver ya ben ya Fenerbahçe ''
ve o bilindik cevap ..
''-Kendine hiç şans tanımıyorsun .''

İşte aşk bu .Doğduğumda benimle olan, yaşarken benimle olan ve ölünceye kadar terketmeyecek sevdam olan Fenerbahçe'min önüne kimse geçemez, geçemeyecek .
Ha bir de dokunmadan geçemiycem bu konuya.Her holiganında kendine ait sevimli, totem diyebileceğimiz uğurları vardır .Filmde bu da güzel anlatılıyordu .(bknz :alttalki video .Otur izle yani.)(neden bunu yazıyorsun diye soracak olursan, filmde en sevdiğim sahnelerin arasındaydı .Acayip eğlenmiştim.Sende eğlen diye{çoh iyi niyetliyim})


Haha, çok sevimli di mi beeeğ ?! Sende böyle manyak mısın ? diye soruyor olabilirsiniz, evet tam manasıyla ! Kombinemle birlikte her iki haftada bir Mabed semaalarında görebilirsiniz beni .Stadda demirlerin üstünde, bas bas bağıran manyakta ben oluyorum efenim .

Ha niye böyle mi ?Söyliyeyim ..Ağlasam da gözyaşlarımın boşa gitmediğini hissettiğim bir sevgi bu .Siz hiç tanımadığınız insanlarla aynı sevda için ağlayıp aynı sevda için boğazınız parçalanana kadar bağırdınız mı ?Hiç tanımadığınız insanlarla bir Aşk için sevinçleriniz ortak oldu mu ?Hiç düşünmeden sırf aynı renklere aşıksınız diye birine ''kardeşim'' dediniz ve yardım ettiniz mi ?Paranızın son kuruşunu Aşkınızı görmek için harcayıp eve ''kardeşler''inizin yardımıyla döndünüz mü ?Aşk'ınıza kavuşmak için aç kalıp, saatler öncesinden buz gibi soğukta sırada beklediniz mi ? ve her şeyden önemlisi bunların hepsini severek yaptınız mı ? O sırada bulduğunuz  kardeşleriniz, abileriniz, ablalarınız oldu mu ?Hep bir ağızdan tek Aşk'ınız için marşlar söylediniz mi ?Stadın önünde beklerken o tarifsiz mutluluğu yaşadınız mı ?Bunların hepsine evet diyebiliyorsanız siz aşıksınız ve ben diyorum ki hepsi için koca bir EVET!

Armaya ve renklere aşık olan tüm Fenerbahçeliler için olsun bu da ..

6 Şubat 2011 Pazar

Hepsi ''Minikler'' için

Fotoğrafta sadece bir kaç sevimli köpek var ama kedi, köpek veya herhangi bir hayvan farketmez .Onların bizden farkı bakıma muhtaç olmaları, kendi kendilerine yetememeleri, düşünemedikleri ve konuşamadıkları için fazlasıyla bakım ve ilgi istemeleri ..

Sırf çok beğeniyoruz hayvanları diye petshoplar (hayvan satımı) gibi bir sektör var ortada .Kuşlar, kediler, köpekler, balıklar, hamsterlar hatta sürüngen canlılar bile var .Zorla daha ufacıkken, çoğu zor şartlarda kafeslere kapatılıp bir sahip bulmak için günlerce, aylarca belki senelerce orada kalmak zorundalar .

Tamam belki sokakta kalmasındansa oralarda kalmasının daha iyi olduğunu düşünebilirsiniz ama bakamayıp sokağa attığınız ve barınakta mutsuzluklarıyla baş başa bıraktığınız o canlılar ne olacak ?Çok sevimli diye bir heves aldığınız zoru görünce sokağa attığınız canlılar hani ..

Biliyor musunuz bir köpeğin en büyük korkusu onu evde bıraktığınızda bir daha dönmemeniz .Sizden ayrı kalmaya korkuyor o .Siz onun ailesi oluyorsunuz .Birlikte yemek yediğiniz, eğlendiğiniz, dolaştığınız, yeri gelip birlikte üzüldüğünüz .O, sizin için canını ortaya koyabilecekken siz niye ona bir yemek verip, dolaştırmayı çok görüyorsunuz ki ..
Sadece köpekler üzerine bir yazı gibi oldu ama bakımı en zor olan köpekler ve ailesine en düşkün olan hayvanlar da köpekler .Sizde olan duygular, sizde olan kalp onlarda da var onlarda sevilmeyi, ilgiyi istiyor ve terkedilmekten korkuyorlar .
Bir kere şansınız varsa barınaklara gidin oradaki her köpeğin başka bir hikayesi var .Belki birinin bacağı sakat belki gözü görmüyor belki sadece terkedilmiş ama oraya gidince farkediceğiniz tek şey götürdüğünüz bir iki parça yemeğe değil size doğru koştuklarıdır .Biraz kafalarını okşadığınızda peşinizden tıpır tıpır (evet bu yeni tabirim) geldiklerini görürsünüz .
Sadece gidin ve bakın .İçinizde onlara karşı büyük bir sevgi oluşacağına eminim bunu 2 köpek, 1 kedi ve 1 kuş annesi olarak söylüyorum (ve evet hiç birini petshop.tan almadım.)

Onlara, ihtiyacı oldukları biraz yemeği ve bol sevgiyi eksik etmeyin .

3 Şubat 2011 Perşembe

Saat 02.00 .Çoğu insan, haftanın son iş günü olan cuma gününü çalışarak geçirecekleri için uyuyorlar .Yeni bebekler doğuyor bir yerlerde ve birileri ölüyor ve birileri hastalanıyor ve (tamam tamam kısa kesiyorum olan oluyor işte) .

Bende geldim yine buraya .Asıl meselem, kendimi unutulmuş, terkedilmiş oyun parkındaki kırık salıncak gibi hissetmem .Zamanında çocukları eğlendirmek için yapılmış, şimdi çocuklardan mahrum, yalnız ve kırık .Arada gelen çocukları gülümseyerek karşılasa, içi içini yese bile kırık bir salıncağı görünce üzülen çocuklar hepsi .Kendi mutsuz ve gelen çocukları da istemeden mutsuz eden salıncak .Yanında yeni yapılan diğer parktaki salıncaklara, onlarla eğlenen çocuklara baktıkça içi giden ama bir şey yapamayan salıncak .Kendi kendine konuşmaktan, düşünmekten başka bir şey yapamayan yalnız, mutsuz, güçsüz ve kırılmış ..İşte tam böyle ruhum, en başta yalnız sonra mutsuz ve güçsüz .İncinmiş ve kırılmış ..
Kendim istedim yalnızlığı .Tek bir nedeni vardı oysa ki kendi mutsuzluğumla baş edemezken, kendi sorunlarımı çözmekten acizken kimseyi bu dünyamın içine alamazdım .Git gide yalnızlığa alışmaya başladım, peşinden getirdiklerini göremeden ..Mutsuzluk getirmiş ..Mutsuzluksa, peşinden daha fazla mutsuzluğu ..Paylaştıkça çoğalan mutluluk, içinde kayboldukça artan mutsuzlukmuş meğer .Toparlanmaya çalışmanın boşuna olduğunu düşünmek düşüncesi başlamış sonra, daha ben fark edemeden .Güçsüzlük gelmiş yani ..Yeniden hayata dönebilecek olmanın düşüncesi bile çok uzakta kalmış .En dip o kadar çekmiş ki kendine yalnız başına çıkamayacağımı bildiğim için içerde kalmayı yeğlemişim .Yalnızlık ,mutsuzluk ve güçsüzlük yani ..


Sonra her tarafı bir boşluk hissi kapladığını biliyorum .Yalnızlığa küfürler yağdırırken buluyorum kendimi .En sonunda kendime çok önceden istediğim şeyi elde ettiğimi söylüyorum, yalnız kalmayı istemişim ve öyle kalmışım .Kendi hatalarımla seçtiğim yola en çokta kendime küfürler yağdırıyorum .Her gün bir parçamın eksildiğini, geri bulamayacağım şekilde kaybolduğunu görmek kırıyor beni .Yaşarken öldüğümü farkettiğim zamanda her şeyin çok geç olduğunu zaten anlıyorum .


HER ŞEYİN SONU geliyor .Yavaş yavaş yok oluş başlıyor bundan sonra .

1 Şubat 2011 Salı

Hepsi O'nun için

Bunları yazarken arka fonda Barış Manço çalıyor (Kol Düğmeleri(en sevdiğim)) .Konum bu değil ama 12 yıl oldu çocukluğumun kahramanı meleklerin arasına katılalı .Nurlar içinde yat Barış abi .Unutmadık ve çok özlüyoruz .

Neyse yine yazı yazmaya dadandığıma göre ''yine bunun başına bir iş gelmiştir yiaa'' diyor olabilirsiniz .Haklısınız son yazımdan sonra her şey gelir diye ben de düşünüyorum ama bütün gün evdeydim sadece kar yağdığında şöyle bir dolaşıp döndüm ve inanın ki ayağım bile kaymadı, sakatlanmadım, eve geri döndüm !(dip not geçmek zorundayım tırnağım kırıldı ama ona üzüldüğüm gerçeği var ortada) .Çenem düşüyor sanırım anneanne ve dedeyle aynı evde kalınca her aklımdan geçeni söyleyememe gibi bir olay var, susmak bana göre değil ama dayanıyorum .(yazar burda küfür etmekten bahsetmiyor sakın ha fesatlaşmayın !)

Ay susup asıl yazacağıma gelirsem konum, benim pofidiğim, Özlemciğim, kardeşim, bi'tanneeem, herşeyim .
Sadece bu kadar şey hakkında gelip yazıyorum car car çenesi düşük teyzeler gibi bi blog konumda ''kardeşimin'' olsun .
Arkadaşlar, kendi seçtiğimiz kardeşlerimiz denir .Doğru, çok doğru hatta .İlk görüşte aşka inanan biri olmasam da ilk görüşte aklımda oluşanların değişmesi imkansıza yakın benim için .Pofidikciğimi ilk gördüğümde anlamıştım o benim bir yerlerde kaybolan kardeşim .Kardeşi olanlar genelde tek çocuk olmayı isterler ama ömürleri boyunca yanında olacak kişiler, kardeşleridir .Ben ve benim gibi tek çocuklarda seçtikleri arkadaşlarından kardeş bulmak zorundalardır .Her şeylerini hiç düşünmeden anlatacak, yeri gelip zırlayacak, yeri gelip gülecekleri, hiç koşulsuz sevip, güvenebilecekleri birilerine ihtiyaçları vardır .O kişiyi bulabilmekse tamamen şans işi artık bu zamanda ama ben bulduum ! Hem dee dediğim gibi ilk görüşte anladım bir yerlerde gizlenen kardeşimi bulmuşum .
Konuştukça anladık aynı şeyleri yaşamışız çoğunlukla aynı şeyleri hissedip aynı şeyleri söylüyoruz aynı anda aynı cümleleri kurabiliyoruz .(inanması zor ama vallahi öyle be !)
Dedim ya bu zamanda çıkarsız bir ilişki kurmak birine kendin kadar güvenip, gözünü kırpmadan, ölecek kadar sevmek çok zor en azından yara almadan sürdürmek o ilişkiyi .Şanslı olduğum pek söylenmez ama gerçekten sahip olabileceğim en büyük şeye sahibim ,bir kardeşe !

Bence susup gideyim artık ''helvacıı helvağğğ'' diye pek hoş(!) bir şarkı eşliğinde devam edemiyorum .Umarım benim gibi dünya tatlısı bir kardeşe sahip olabilirsiniz .

Dipdip not, ben yarın 522st kullanmak zorundayım Allam yarappim sen beni koru dinimiz amin .